24 Şubat 2022’de Rusya ile Ukrayna arasında savaşın başlamasından sonra her iki ülkeden de çok sayıda insan yurtdışına göç etti.
Milyonlarca Ukraynalı canını kurtarmak için kaçıyordu. Yüz binlerce Rusya vatandaşının neden kaçtığına gelince:
Bazıları (genellikle savaşın başlamasından kısa süre sonra) kendi ülkesindeki iktidarın siyasi baskılarının artmasından ve tutuklanma ihtimalinden çekinerek çareyi yurtdışına çıkmakta buldu. Dolayısıyla hemen hepsi muhalifti ya da muhaliflerin yakını ve akrabasıydı.
Diğer bir grup Rus ise – muhalif olsun ya da olmasın – orduya alınmaktan ve savaşa gönderilmekten korktuğu için ülkeden kaçtı. Bunların çoğu Eylül 2022’deki ilk kitlesel seferberlik ilanından sonra ülkeyi terk etti.
Türkiye’deki Ukraynalıların sayısının bir ara yüz binlere ulaştığını iddia edenler olsa da, 2022 sonu ve 2023 başında bu sayının 50 bine yakın olduğunu, sonradan bunların da bir kısmının Türkiye’den ayrıldığını söyleyebiliriz. Ukraynalılar kendileri için şartların daha iyi olduğu Avrupa ülkelerine yöneliyorlar. Memleketine dönenler de az değil.
Ülkelerinden kaçanlar nereye gitti?
Bir ay kadar önce BM, ülkesinden ayrılarak dışarda yaşamak zorunda kalan Ukraynalıların sayısını 6,3 milyon olarak açıkladı (3,7 milyon da ülke içinde göç etmek zorunda kaldı).
Rus resmî istatistik kurumu Rosstat, 2022 yılında Rusya’dan kaçanların sayısının 668,4 bin kişi olarak saptandığını belirtiyor. Bazı kaynaklarda bu sayı 1 milyon civarında gösteriliyor.
Son aylarda resmî kurumlar, gidenlerin yüzde 40-50’sinin döndüğünü savunuyor. AB’ye bağlı Avrupa Üniversitesi ise yurtdışına çıkan toplam 820 bin kişiden yaklaşık yüzde 15’inin, yani 120 bin kadarının ülkeye geri döndüğünü öne sürüyor.
Peki, ülkelerinden göçen Ruslar nerede gitti?
Bir kısmı Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan gibi eski Sovyet cumhuriyetlerine, diğer bir kısmı da çoğunlukla Türkiye, İsrail, Finlandiya gibi ülkelere.
Türkiye’ye gelenlerin toplam sayısı bilinmiyor. 200 bin, 300 bin ve daha fazla iddialar var ancak bunu saptamak zor. Çünkü turist olarak gelen ve kayıtlarda tam saptanamayan çok sayıda insan olabilir.
2023 başlarında Türkiye’de ikamet izni ile yaşayan Rusların sayısı 154 bini geçiyordu. (İkamet izni ile Türkiye’de bulunan yabancılarda ilk sıra uzun süre Ruslardaydı).
Şubat 2024 itibarıyla ikametle kalan Rusların sayısı 100 bine düştü. (Göç idaresi verilerine göre, ikamet izinli yabancılar sıralamasında Türkmenistan uyruklu sayısı 110 bin 863, Rusya vatandaşı 99 bin 978 ve Ukraynalı 37 bin 336 kişi bulunuyordu).
Yani yaklaşık 55 bin Rus ülkemizden ayrılmıştı. Ve bu süreç devam ediyor.
Antalya Valisi Hulusi Şahin, şehirdeki yabancı sayısının 2023 yılı içinde 167 binden 125 bine düştüğünü söylüyor.
Türkiye’yi neden terk ediyorlar?
Ruslar Türkiye’ye 2022 Şubat sonunda ve Mart ayında gelmeye başlamıştı. 2022’nin Kasım-Aralık aylarından itibaren Rusların Türkiye’de kalmasını zorlaştıran uygulamalar yürürlüğe girdi. Yani aşağı yukarı ilk 9 aydan sonra önlemler sıkılaştırıldı ve neredeyse 15 aydır “Türkiye’de ikametli Rus” olmak zor zanaat.
Önce bazı bölgelerde sınırlama getirildi. Örneğin, Antalya’nın 10 mahallesi yabancıların ikamet iznine kapatıldı. Ardından tüm Türkiye’de Rusların ikamet izni alması ve önceden almış olanlara yeniden izin verilmesi neredeyse imkânsız hale getirildi (tabii “üst düzey tanıdığı olanlar” sorunlarını çözdü ama bunların sayısı çok azdı).
Bu arada “Rusları sepetlemeye alışan” irili-ufaklı devlet temsilcilerinin tavrı giderek kabalaşıyordu. Ben tanıdığım birçok Rusun buna fazlasıyla üzüldüğünü, kırıldığını ve kızdığını iyi biliyorum. Ve Türkiye adına utanıyorum.
Ülkemizde yabancı göçmenlere karşı olumsuz yaklaşım deyince akla daha çok Suriyeliler, Afganistanlılar, diğer Ortadoğu, Asya ve Afrika vatandaşları geliyor. Ruslara ve Ukraynalılara karşı yaklaşımın çok daha iyi olduğunu vurgulayalım. Bununla birlikte ekonomisi çığırından çıkacak kadar bozulmuş olan ülkemizde, konut satışlarında ve kiralarında bütün suçu Türkiye’ye kısa bir süre içinde kalabalıklar halinde gelen Ruslara ve Ukraynalılara yüklemek isteyen az değil.
Ekonomiden bahsetmişken, Rusların ülkemizden ayrılmasının ana nedenlerinden biri de enflasyon ve pahalılık. Artık Rusların eskiden beri tanıyıp sevdiği Antalya ve İstanbul yok; fiyatlar sürekli olarak ve hızla artıyor. Bu şaşkınlığı pek çok Rustan ve Ukraynalıdan duyduğumu ekleyeyim.
Tabii şimdi birçoklarının eleştirdiği “para karşılığı vatandaşlık satma” işleminde, satın alınması gereken mülkün değerinin 250 bin dolardan 400 bin dolara çıkarılmasının ötesinde, oturma izni için satın alınması yeterli görülen konutun değerinin 50-75 bin dolardan 200 bin dolara çıkarıldığını da buraya kaydedelim.
Son zamanlarda buradan ayrılan Ruslar, eğer memleketlerine dönmüyorsa, genellikle Sırbistan’a, Hırvatistan’a, Dubai'ye, Tayland’a, Bali’ye ve Maldivler’e giderken sık sık oraların Türkiye’ye göre daha iyi koşullar sunduğunu söylüyor.
Rusların üçüncü Türkiye akını
2022-2023, Türkiye’ye “üçüncü Rus akını” yılları oldu. Bu da nereden çıktı şimdi demeyin. Birazcık tarih ve sosyoloji sağlığa zararlı değildir, inanın.
1917 Bolşevik devriminden sonra Türkiye’ye çok sayıda Rus gelmişti (komünist “kızıllar”dan kaçanlara “beyaz Rus” deniyordu o yüzden, “Belarus yurttaşları” ile, hele hele Rusların “beyaz tenli” olmasıyla artık daha fazla karıştırmayın lütfen).
Gelen çoğu eğitimli ve aydın 200 bin kadar Rus, özellikle İstanbul’da, en çok da Beyoğlu’nda, sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan önemli izler bıraktı. Bale, opera, restoran işletmeciliği, hatta taksi sürücülüğü alanlarında kendilerinden çok bahsettirdiler. Türkiye bu ilk Rus akımından kazançlı çıktı. Ama gelenlerin büyük bölümü kısa süre sonra Batı’ya gitti. Çok zor şartlarda epeyce sıkıntı çektiklerinin altını çizelim.
“İkinci Rus dalgası” 90’lı yıllarda yaşandı. Hatırlayın, Sovyetler Birliği yıkılmış, ekonomi darmadağın olmuştu. Bir taraftan başta İstanbul Laleli olmak üzere “bavul ticareti” yaygınlaşıyor, öteki taraftan da yurtdışında “kitlesel turizm”i Ruslar en çok Türkiye, özellikle de Antalya ile keşfediyordu.
O yıllardan itibaren birçok Türk-Rus ailesi kuruldu.
Şu sıralarda bazıları 30 yaş civarında olan ama çoğunluğu daha küçük olan on binlerce Rus-Türk çocuk, yani yepyeni bir kuşak ortaya çıktı ve giderek genişliyor.
Ruslar, daha doğrusu eski Sovyet coğrafyasından gelenler, Türkiye’de sürekli yaşayan yabancılar arasında ön sırada geliyor.
Onların sayısını da kesin olarak bilmiyoruz; 100 bin, 200 bin kişi diyen de var, yarım milyonu aşkın diyen de. Bunların önemli bölümü artık Türkiye vatandaşı.
Ve 2022’den itibaren gelenler… Onlar da neredeyse tümüyle aydın, eğitimli, birçoğu yüksek öğrenim diplomalı, aralarında binlerce IT uzmanı olan insanlar… Üstelik bunlar Türkiye’ye belirli bir maddi birikimle geldiler; ev aldılar, kiraladılar, bazıları burada ciddi yatırımlar yaptı (“Türkiye’de konut alan yabancılar” ve “Türkiye’de kurulan yabancı sermayeli şirketler” sıralamasında son iki yıldır Ruslar ya birinci ya ikinci sırada).
Gürcistan ve Ermenistan’ın son iki yıllık ekonomik gelişmesinde göçmen Rusların katkısı resmî verilere girdi. Ama Ruslar Türkiye’de “pek işe yaramadı”, fark edilmediler, onlardan yararlanılmadı.
Eski bir arkadaşım bana İsrail lideri Şimon Peres'in bir ara "Rusya'dan gelen müzisyenlerle neredeyse her kasabada bir orkestra kurulduğunu" söylediğini aktarmıştı. Sanat ve kültürün çeşitli dallarında ve sporda eski Sovyet coğrafyasının çok bereketli olduğu ortada.
Bilmem bizde onlarla ilgili çıkarılan yasal zorluklarda, iki ülke siyasi iktidarları arasındaki “dostluk ve dayanışma”nın olumsuz etkisi oldu mu…
Yabancılarla kaynaşmak iyidir
Yurtdışında, üç ülkede epey uzunca süre yaşamış biri olarak söyleyeyim: Yabancı olmak zordur.
O ülkede yaşarken oranın vatandaşlarıyla her şeyi elinden geldiğince, bazen de zorunlu olarak paylaşırsın (bizdeki Rusların ve Ukraynalıların ekonomik krizi, seçimleri, depremleri vs. yaşaması gibi). Ama sonra sana “ayrık otu” gözüyle bakarlar. Bu durum, acı veren bir adaletsizliktir.
Bence hukuka ve kurallara uyan, topluma entegre olabilen, dahası ülkeye katkı veren yabancılar ne kadar çoksa o kadar iyidir.
Kökeni hangi ulusa ve ülkeye dayanırsa dayansın.
Bu açıdan Ruslar ve Ukraynalılar da Türkiye’nin renklerini zenginleştirdiler.
Onlara teşekkür borçluyuz.
Bir de ne yazık ki özür…
Hakan Aksay kimdir?
Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.
Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.
Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da '3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.
2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.
|